12 Ekim 2012 Cuma

Homofobik Bir Toplumda Eşcinseller


Kavram olarak homofobi ve eşcinsellik

Eşcinseller ülkemizde de oldukları gibi heryerde. Hatta sadece insanlara ait bir olgu bile değil. Eşcinsellik uzun zamandır büyük tartışmalara konu olan bir cinsel yönelimdir. Bir canlının hemcinsine ilgi duyması ve hemcinsi ile birliktelik yaşamak isteği durumudur. Ne var ki öncelikle toplumumuz için konuşacak olursak eşcinsellik bir ruh hastalığı, cinsel sapkınlık, rahatsızlık, hormon bozukluğu şeklinde düşünülmektedir. Biz eşcinsellere yönelik bu düşünce yapısı durumuna homofobi diyoruz. Homofobi, homoseksüel yani eşcinsel bireylere karşı oluşturulmuş karşıt düşünce tutumudur. Bu durum tabiki toplum özellikleriyle orantılı olarak bağdaşmakta.

Osmanlı toplum yapısından çıkalı henüz bir yüzyılı bile bulmamış yeni bir ülkede yaşarken toplumun üzerinde ki Osmanlı düşünce ve sosyal yapısı etkileri, gelenek görenek kavramları ile birlikte halen sürmekte. Osmanlı Devleti’nin dindar bir toplum yapısına sahip olması ve kapalı toplum olarak nitelendirilen kavramla uyuşan bir toplum düzeninin olması eşcinsellik olgusuyla ters görülmekte. Eşcinsellik kavramının bilincine sahip olmadan eşcinselliğin normal görülmesi ve antihomofobinin oluşması olanaksız.

Homofobi işte bu nedenle hayatımızda var.  Muhafazakar çoğunluklu bir toplum yapısına sahip olunması o toplumda ki eşcinsellerin kimliklerini gizlemeye ihtiyaç duymasına neden oluyor. Din ve eşcinselliğin birbirleriyle uyuşmadığı kanısı hakim. Homofobi önemli ve hassas düşünülmesi gereken bir durum. Daha gelişmiş ülkelere bakarsak Homofobik etkilerin daha az görüldüğünü görebiliriz. Homofobik bireyler sürekli zaman içinde eşcinsel bireyleri dışlamış hatta onlara karşı şiddet eğiliminde bulunmaya kalkışmış ve cinayetler boyutu bile yaşanmıştır ve hala da yaşandığını görüyoruz.

Eşcinsellik normal mi?

Dünya Sağlık Örgütü (W.H.O.) uzun zamandır süregelen bu tartışma da 17 Mayıs 1990 tarihinde verdiği karar ile artık Eşcinsellik olgusunu hastalık olarak görmemeye başladı. Eşcinsellik doğuştan ya da çok küçük yaşlardan gelen ve bir şahsın kendi isteği dışında oluşan bir cinsel yönelim türüdür. Daima azınlık boyutunda olmuş rakamlar nedeniyle de eşcinsellik, karşı cinse yönelimi olan heteroseksüel bireyler tarafından normal karşılanma sürecinde zor aşamalardan geçmiştir ve hala daha bu durum ciddi anlamda yaşanmakta. Bilimsel kamuoyu açıklamalarına göre doğada 1500 türden fazla canlı da görülen eşcinsellik, bu şekilde sadece insanlarda olan ve ruhsal bozukluk, cinsiyet bozukluğu şeklinde öngörülen durumları çürütmektedir. Hollanda, Kanada, Belçika, Norveç, İspanya, Güney Afrika gibi dünya üzerinde ki bazı ülkeler eşcinsel bireylerin evliliğine yasal olarak izin vermişlerdir. Yine Fransa, A.B.D. gibi dünyanın önde gelen gelişmiş ülkelerinde eşcinselliğin normal olduğu gerçeğini yasal anlamda güvence altına almaya önem vererek çaba gösterilmektedir. Bilimsel anlamda ki kabuller çerçevesinden baktığımızda Homoseksüel(hemcinsine cinsel yönelimi olan), Biseksüel(hemcinsine ve karşıt cinse cinsel yönelimi olan), Heteroseksüel(karşıt cinse cinsel yönelimi olan) bireylerin eşit olarak görülmesi gerektiğini bu 3 cinsten hiçbirinin bir diğerinden daha normal olmadığını görüyoruz.

Toplumumuzda homofobi, etkileri ve doğurduğu sonuçlar

Homofobi, ülkemizde gündemde pek olmayan fakat ciddi bir sorun. Homofobik olan bireyler homoseksüel yapıda ki insanları dışlamakta, onlara uzak durmaya çalışmakta hatta onlara karşı cinayet boyutlarına da ulaşan şiddet gösterilerinde bulunmaktalar. Bunun nedenlerini fikir ve düşünce yapısı, toplumsal yapı, inançlardan edinimler ve toplum üzerinde oluşan yanlış eşcinsellik tasviri oluşturmakta. Homofobik bireylerin genelinde, homoseksüel olan bireylerin sapkın olduğu, birbirleriyle cinsel ilişki de bulunan erkekler ya da kadınlar şeklinde görüldüğü düşüncesi yatıyor. Homofobinin etkilerinin azalması eşcinsellik olgusunun doğru şekilde anlaşılması ve bilinmesinde yatmaktadır. Homoseksüel birey ana manada hemcinsiyle cinsel ilişki yaşayan birey değil, hemcinsine karşı yönelimi olan, ilgi duyan ve onunla duygu bağı kuran birey anlamındadır. Gerçeğin bu şekilde olduğunun görülmesi ve bilinmesi homofobinin etkilerini azaltmaktadır.

Homofobi durumu toplumları rahatsız eder. Bu durumun bu güne kadar ki örnekleri de yönelimler arası çatışmaların ve çeşitli şiddet olaylarının olduğunu göstermektedir. Bu durumun bir çok örneği mevcut. Türkiye için konuşacak olursak, Türkiye’de transeksüel ve eşcinsel bireylere karşı cinayetler ve şiddet olayları önem arz eden ciddi boyutlarda görülmektedir. Eşcinsellere yönelik olarak bunun örneklerini vermek gerekirse, 15 Temmuz 2008 tarihinde Marmara Üniversitesi öğrencisi olan eşcinsel birey Ahmet Yıldız, babası tarafından silah ile vurularak öldürüldü. Yine 29 Mayıs 2010 tarihinde Serdar Şeran boğazı kesilerek, 2012 yılının Ağustos ayında R.A. babası tarafından 14 kurşunla vurularak, 2012 yılının Mayıs ayında Tamer Uzun bıçaklanarak, 2010 yılının Ağustos ayında Ahmet Ö. bıçaklanarak öldürülmesi homofobinin neden olduğu cinayetlerdir.

Homofobinin varlığı toplumumuzda yine birçok toplumda olduğu gibi eşcinsel bireylerin baskı altında yaşamasına, dışlanmasına, kimliklerini gizlemeye ihtiyaç duymasına neden oluyor. Ülkemizde insanlara yöneltilen sorularda eşcinsellik genel çoğunlukla kötü bir şey olarak anılıyor. Bilimsel olarak homofobikliğin bir düşünce bozukluğu olduğu görülmektedir. Ülkemizde eşcinsel hakları için uğraş vermekte olan L.G.B.T. dernekleri, çeşitli aktivistler, çeşitli S.T.K.’lar mevcut. Hatta eşcinseller bireyler seslerini daha iyi duyurabilmek için çeşitli etkinliklerin yanı sıra her yıl İstanbul’da “Onur Yürüyüşü” adıyla yürüyüş düzenlenmektedir.

(Herkesin eşit olduğuna inanılan bir düşünce yapısının olması temennisiyle...)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder